Yargıtay 15.HD. 2004/4275 E. 2005/852 K. 17.02.2005 tarihli kararı; (Ek-8) “..Dava, tasarrufun iptali talebiyle açılmıştır. Mahkemece 1/2 borçlu payının tapuda gösterilen bedeliyle bilirkişi incelemesiyle saptanan gerçek bedel ( 76 milyar lira ) arasında fahiş fark bulunduğu kabul edilerek İİK.nun 278/2. maddesi uyarınca tasarrufun iptaline karar verilmiştir. Davalı 3. kişi cevabında dairenin 10 milyar bedelle alınmadığını,
	
    
I.6. BORÇLUNUN ALACAKLISINI ZARARA UĞRATMAK KASTININ VARLIĞI VE BORÇLU İLE MUAMELEDE BULUNAN KİŞİLERİNDE BORÇLUNUN IZRAR KASTINI BİLMESİ GEREKMEKTEDİR.   Tasarrufun iptali halinde, bu durumdan salt alacaklı ve borçlu değil aynı zamanda, borçlu ile muamelede bulunan 3. kişilerin hakları da etkilenecek olduğundan; yukarıda açıklanan tüm koşullara ilave olarak; tasarrufun iptali, ancak ve ancak, borçlunun alacaklısını zarara
	
    
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2002/15-849 E. ve 2002/861 K. sayılı 30.10.2002 tarihli kararı; (Ek-2)   “… tasarrufun iptali davalarının ön koşulu, alacaklının borçlu aleyhine yaptığı takibin semeresiz kalması ve bunun kanıtlanmasıdır. Yine bu davaların açıklanan özelliklerinin doğal sonucu olarak iptali istenen tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılması gereği de bir koşul olarak karşımıza çıkmaktadır.”    
	
    
V.6. BORÇLUNUN ALACAKLISINI Ucuz Web Sitesi FirmasıUĞRATMAK KASTININ VARLIĞI VE BORÇLU İLE MUAMELEDE BULUNAN KİŞİLERİNDE BORÇLUNUN IZRAR KASTINI BİLMESİ GEREKMEKTEDİR.   Tasarrufun iptali halinde, bu durumdan salt alacaklı ve borçlu değil aynı zamanda, borçlu ile muamelede bulunan 3. kişilerin hakları da etkilenecek olduğundan; yukarıda açıklanan tüm koşullara ilave olarak; tasarrufun iptali, ancak ve ancak, borçlunun
	
    
alacaklısından mal kaçırmak kastıyla hareket ettiği konusunu bilip bilmemesinin önem arzetmemesine, kaldı ki davalıların tasarruftan önce komşu olduklarının dosya içeriğinden anlaşılmasına, öte yandan 3. kişi olan Perihan A.’ın taşınmazı gerçek değeri ile satın aldığını ve de tapuda gösterilen satış bedelinden ayrı ödemelerde bulunduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olmasına ve kararda yazılı diğer gerekçelere göre yerinde görülmeyen
	
    
Yargıtay Ankara Web Tasarım tarihli kararı;(Ek-15) “…taşınmazın tapuda gösterilen satış bedeli ile bilirkişiler tarafından belirlenen gerçek değeri arasında 3 misli fark bulunmasına, devamlılık arz eden yargısal uygulamalara göre taşınmazın tapudaki satış değeri ile gerçek değeri arasında bir misli ve daha fazla farkın fahiş olarak kabulü gerekmesine söz konusu maddenin uygulandığı hallerde 3. kişinin iyi niyetli yada
    
    
Borçlu-diğer davalının mali durumunu, borca batık olup olmadığını en iyi bilecek durumda olan ve bilmesi gereken tarafımız değil, 6.000.000 TL bedelli bono düzenleyen davacı bankanın olduğu su götürmez bir gerçektir.   Nitekim, bu husus, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Ankara Web Tasarım tarihli kararında; (Ek-1)   “Banka ile borçlu arasında önemli miktarda kredi ilişkisi mevcut olup
	
    
Davacı 17.12.2015 tarihli dava dilekçesinde özetle ‘’ Ankara Web Tasarım nezdinde 31.01.2015-23.07.2015 tarihleri arasında aralıksız olarak çalıştığını, kağıt üzerinde Ankara Web Tasarım işçisi olarak görünse de aslında çalıştığı süre zarfında müvekkil şirketin iştigal konusu ile ilgili faaliyetleri de yürüttüğünü , her iki şirket arasında organik bağ olduğunu, müvekkil şirketin Web Tasarım  23.07.2015 tarihli ve 13037
	
