1-Davalı yan bila tarihli son beyan dilekçesinde; 10.12.2015 tarihli dilekçemizde, olayların ispatı imiş gibi (?) son celse dinletmiş olduğumuz tanık ifadelerine aynen yer verdiğimizi beyan etmiştir.
Elbetteki tanık beyanları olayların ispatıdır. Davalı taraf, tanık beyanları ile davalı kusurunun ayan beyan gözler önüne serilmesinden rahatsızlık duymuş olacak ki, HMK ve TMK hükümlerini dahi unutmuştur. Tanıklar, elbette ki vakıaları ispat için dinlenmektedir. Kısacası, aynıyla vakidir.
2-Davalı taraf, dinlenen tanık ifadelerinin daha önceden dinlenilen tanık ifadeleri ile örtüşmediğini, ve sonradan kurgulanmış ve oluşturulmuş tanık ifadeleri olduğunu iddia etmiştir. Karşı yan tanık olarak dinlenen müvekkilin annesinin 2015 yılı ocak ayında tartışma üzerine kızının yanına geldiğini beyan etmesine karşın sonrasında dinlenilen tanık Güleryüzlü Web Tasarım ‘’Güleryüzlü Web Tasarım biz aldık daha sonra annesine gitti’’ şeklindeki ifadelerinin birbiri ile çelişki arz ettiğini, müvekkilin kovulduğuna dair tanığın olmadığını, bu nedenle Fatma Türkün ‘’Davalı davacıyı evden kovmuş…’’ şeklindeki beyanının yanlı ve gerçeğe aykırı olduğunu iddia etmiştir.
Tanık beyanları arasında hiçbir çelişki yoktur. İki tanık ifadeleri birbiri ile çelişki oluşturmamakta aksine birbirini desteklemektedir. Tanık olarak dinlenen Fatma Türkün müvekkilin annesine gitmeden önce yaşadığı olaylara tanık olmuş müvekkili kendilerinin aldığını ve daha sonra müvekkilin annesine gitmek zorunda kaldığını doğrulamıştır. Daha önce tanık olarak dinlenen müvekkilin annesi de kızının kocasıyla kavga ettiğini ve kendisine geldiğini beyan etmiştir. Bu iki ifade birbiri ile çelişki oluşturan ifadeler olmayıp, olayın evveliyatında yaşananlara ve devamında olanlara tanıklık eden iki şahsın ifadelerinden ibarettir. Müvekkilin annesi, kızının tartışmadan sonra evine geldiğini söylemiştir çünkü kovulduğunu bilmemektedir. Zira Müvekkil annesini üzmemek için evden kovulduğunu, tanık Fatma Türkün’ün gelip kendisini ve çocuğu aldığını annesine söylememiştir. Davalı taraf iddiasının aksine, tanık beyanları arasında çelişki olmadığı gibi, birbirini destekler niteliktedir. Tüm tanıklar sadece tanık oldukları olayları tüm gerçekliğiyle anlatmışlardır. Tam aksine, öğretilmiş ifadeler olduğu için olsa gerek önceki beyan dilekçemizde ayrıntısıyla yer verdiğimiz üzere davalı tanık beyanları arasında çelişki vardır.
3-Davalı yan, son celseye kadar müvekkilin darp edildiğine dair tanık dinletmediğimizi, müvekkilin darp edildiğini iş arkadaşının görüp de, şef olan diğer tanığın görmemesinin çelişki olduğunu, akşam olan darp izinin ertesi gün mor veya hafif grimsi bir renk almasının ve bu şekilde mor bir yaranın boynun tek tarafında olamayacağını hatta müvekkilin bunu kendisinin yaptığını iddia edecek derecede ileri gitmiştir.
a)Davalı tarafın hayal gücüne şaşmamak elde değildir. Davalının da isteği üzerine ilk başta dava Müvekkil tarafından anlaşmalı boşanma şeklinde açılmış ise de, Davalının anlaşmadan vazgeçmesi, kusurlu hareketlerini sürdürmesi neticesinde Müvekkil davaya çekişmeli olarak devam etmek zorunda kalmıştır. Zira Müvekkilin amacı anlaşmalı boşanma gerçekleştirerek eşinden fiziki ve manevi şiddet gördüğünün, hakarete ve kötü muameleye maruz kaldığının, aile içi sırlarının ortaya dökülmemesidir. Ancak Davalı, Müvekkile gerçekleri bütün çıplaklığıyla anlatmaktan başka çare bırakmamıştır.
b)Davalı tarafın, Müvekkilin darp ve şiddet gördüğüne dair tanıkları son celseye kadar dinletmediğimizi iddia etmesi de son derece komiktir. Zira tanık listemiz verildiğinde tanıkların kimler olduğu ortadadır. Tanıkların hangi sırayla dinleneceği ise, tarafımızın değil, Sayın Mahkemenin takdirindedir.
c)Davalı taraf,Ankara Web Tasarım kendilerini adli tıp uzmanı zannediyor olsa gerek, darp izini tarif etmeye kalkmaktadır. Davalı taraf, lafı ne kadar dolandırırsa dolandırsın gerçek ortadadır. Müvekkilim davalıdan hem de defalarca kez şiddet görmüştür.
Daha önce 07.07.2015 tarihli dilekçemizde de ayrıntılarıyla izah ettiğimiz gibi birleşen davanın davacısı/davalı taraf, müvekkilime dava öncesi yaşadığı birçok olay nedeniyle tokat atmış, küfür etmiş ve Müvekkilimi balkondan aşağıya atmaya çalışmış, Müvekkilimin üstüne abanmıştır. Yani karşı yanın iddiasının aksine bu hususlar daha öncede dilekçemizde belirtilmiş ve daha önce dinlenen ve son celse de dinlenen tanık beyanları ile de ispatlanmıştır. Müvekkilin darp edilerek, fiziksel ve psikolojik şiddet gördüğü sonradan ortaya atılan bir iddia olmayıp yargılama süreci içerisinde de tanıklarla ispatlanmış gerçek bir vakıadır. Oysa karşı yan dava sürecini dikkatli takip etseydi, 09.07.2015 tarihli 4. Celsede dinlenen tanık Hayriye Aker ‘’kızımı iteklemiş kızımla kavga etmiş’’, diğer tanık Pelin Esen’in de müvekkilin şiddet gördüğünü ‘’yine son olayda söylediğine göre kocası kendisine şiddette uygulamış’’ şeklinde açıkça ifade ettiklerini ve bu beyanımızın daha önce de ispatlandığını görmüş olurdu.
d)Ayrıca karşı yan, müvekkilin darp edildiğini iş arkadaşının görüp de, şef olan diğer tanığın görmemesinin çelişki olduğunu ifade etmiştir. Ancak tanık Şeref Tosun da müvekkilin karşı taraftan gördüğü şiddeti ve bu nedenle işyerinde yaşadığı sorunları ‘’ 2014 yılı kasım ayında sabahları Güleryüzlü Web Tasarım işyerine ağlayarak üzüntülü geliyordu ben de ne oldu diye sorunca eşi ile tartıştıklarını söylüyordu. Daha sonra 10.11.2014 günü sabah geldiğinde yine ağlamaklıydı, ne oldu diye sordum bu kez ensesindeki morluğu gösterdi, akşam kocasının kendisini bu hale getirdiğini söyledi. Daha sonraki günlerde de kocası ile telefonda tartıştıklarına şahit oldum, konuşmalardan tartıştıkları belli oluyordu. Güleryüzlü Web Tasarım yaptığı işte dikkatli olması gerekiyordu ancak o dönemde dikkati dağınık olduğu için hatalar yaptığını da gördüm…’’ şeklinde beyan etmiştir. Yani şef olan Şeref Tosun dahil tanıkların hemen hemen hepsi müvekkilin şiddet gördüğünü ifade etmişlerdir. Ayrıca, davalının müvekkilime göre fiziksel olarak üstün olduğu aşikar olduğundan tek eli ile müvekkilin boynunu sıkarak yalnızca boynunun bir tarafında darp izi meydana getirebileceği açıktır.
e)Birleşen davanın davacısı/davalı taraf, ‘’darp konusunda Sayın Mahkeme’nizin de ‘’ bu dar izlerini gördüğü ve davacıya ‘’rapor alması konusunda öğüt verdiği biçiminde Sayın Mahkemenizin dava konusu olaya sanki tanık ve bilgi sahibi gibi gösterilmeye çalışıldığı ifadeler ile yine hukuka aykırı biçimde delil yaratılmaya çalışılmaktadır,’’ demektedir. Ve müvekkilin darp iddiası nedeniyle adli tıpa sevkinin gerektiği, müvekkilin şiddet olayından sonra da karşı yanla aynı konutta yaşadığı nazara alındığında, bu iddianın hayatın olağan akışına uygun düşmediğini iddia etmiştir.
Karşı yanın Sayın Mahkemenizin de bilgi sahibi gibi gösterildiğini iddia ettiği olay, mahkemenizin ilk duruşması olan 10 Kasım 2014 tarihinden önceki gece meydana gelmiş olup, Müvekkil bu durumda duruşmaya katılmış ve boynundaki ve ellerindeki darp izlerini Sayın Hakimliğinize de göstermiş, Hakimliğinizce rapor alması öğüt verilmiştir. Beyanlarımız bizzat mahkemeniz nezdinde görülen ve henüz vekil olmadığımız ilk celsede yaşananlara ilişkin olup, hukuka aykırı biçimde delil yaratıldığının iddia edilmesi abesle iştigaldir.
Davalı taraf, Müvekkilin vekili olduğu halde neden darp olayına ilişkin rapor alınıp şikayetçi olunmadığını sorgulamaktadır. Bir cümle ile açıklamak gerekirse; davalı taraf, vekaletname sunduğumuz tarihe dikkat etseydi, tüm bu şiddet olaylarının, henüz vekil olmadığımız dönemde gerçekleşmiş olduğunu görecek idi.
Ayrıca, Müvekkilin şiddet gördükten sonra da karşı yanla aynı konutta kısa bir süre daha yaşamasının nedeni çocuğu için evliliğini kurtarabilme umudu olup, Türkiye şartlarında eğitimli eğitimsiz pek çok kadının maalesef şiddete maruz kaldığı halde çocukları için evliliklerinin devamını sağlamaya çalıştıkları bir gerçektir. Ayrıca, sırf çocuğunun babasının hapis cezası almasını istememesi nedeniyle şikayetçi olmamasını ve darp raporu almamasını, Müvekkilin kendisinin (?) bu darp izlerini yarattığı şeklindeki komik iddiaya dayandırılması ise, günümüz Türkiye’sinde kadına şiddete karşı takınılan zavallı tutumdan başka bir şey değildir.
Davamızdaki iddialarımızın doğruluğu gerek tanık beyanları ile, gerekse de Web Tasarım bankalardan gelen cevabi yazılarla sabittir. Bu nedenle, önceki beyanlarımızı tekrarla, davalının kusurlu olması nedeniyle; birleşen davanın reddine, davamızın kabulüne, henüz 2 yaşında olan müşterek çocuğun velayetinin Müvekkilde bırakılmasına (davalı tarafın velayet talebi bulunmamaktadır), 10.000. TL. manevi tazminat ile, dava tarihinden itibaren müşterek çocuk Ecem Naz için aylık 450.TL. tedbir nafakası, Müvekkil için aylık 300.TL. tedbir nafakası taleplerimizin kabulüne, davanın neticelenmesi ile birlikte iştirak ve yoksulluk nafakası olarak devamına karar verilmesini bilvekale saygılarımızla talep ederiz. 13.01.2016

